Herkes en az sıkıntı yaşayacağına inandığı şekilde hareket etmeli. İleride bir inceleme olursa Maliye tabiki tebliğ içerisindeki mükellefin aleyhine olan durumları baz alır. Bu durumda dava açmayı, mücadele etmeyi ve davayı da kaybetme riskini göze almak gerekiyor. Bunlarla uğraşamayacak, riske giremeyecek kişiler tebliğ içerisinde yazılanlara harfiyen uyabilir / uymalı elbette.
Kanun anlaşılmadı çünkü kanun net değil, bir çok kişi web sitelerinin durumunu netleştirmek için e-posta gönderdi ve sonuç olarak tebliğ içerisinde web sitelerinin kapsam dışında olduğu belirtildi. Aslında belirsizlik sebebiyle gönderilen bu e-postalar dahi, başlı başına web sitelerinin durumunun kanun içerisinde net bir şekilde belirtilmediğinin çok açık bir göstergesi. Kanun içerisinde açık bir şekilde belirtilseydi bu kadar kişi e-posta gönderme ihtiyacı hissetmezdi.
Asıl Soru Şu: Web sitelerinin durumu kanun içerisinde net değilken, web sitelerinin sadece tebliğ içerisinde yorum yolu ile kapsam dışında bırakılması durumu hukuken nedir?
(Not: Bir incelemede Maliye tabiki mükellefin aleyhine olan tebliğ örneklerine uyacak peki mahkemeler bu konuda nasıl bir yorum yapabilir?)
Ben de aşağıdaki gönderilerde düşüncelerimi yazmıştım, ek yargı kararları da mevcut. Yukarıdaki sorunun yanıtı için en azından ilk gönderideki yargı kararlarının özetleri, eğer vakit varsa özellikle bir nevi ders niteliği taşıyan AYM kararlarının tamamı okunabilir. Sonrasında bu konu içerisinde ifade edilmek istenen normlar hiyerarşisi, Anayasa'nın 10. maddesi ile tanımlanan "Kanun Önünde Eşitlik" ilkesi ve özellikle Anayasa'nın 73. maddesi ile tanımlanan "Verginin Kanuniliği" ilkesi daha iyi anlaşılabilir / yorumlanabilir.
https://www.r10.net/1081728937-post12.html https://www.r10.net/1081732810-post16.html