"sonunda nasıl olsa ölüm var ne gerek var bunca...." bu felsefe ile hayat dengesini kurmak o kadar da basit değil, üstelik bence tehlikeli de... Açayım fikrimce :
Çok ince olan çizginin öteki tarafına geçtiğin anda, "abi zaten öleceğiz ne gerek var çalışmaya, kasmaya, üretmeye vs." ye gider iş. O zaman da karıncadan cırcır böceğine geçersin. Eğer çalışıyorsan, kasıyorsan, kısacası bu dünya için birşeyler yapıyorsan, yapmaya çalışıyorsan, bunun içinde öfke de, sinir de, mutsuzluk da olmak zorunda. Aksi mümkün değil.
Elbette herşey ölçülü olmalı. Bu demek değil ki git trafikte kavga et, git hırsızlık yap vs.
O nedenle, "yarın ölecek gibi öbür dünya, hiç ölmeyecek gibi bu dünyaya çalış" sözü bence bu dengeyi ölçülü bir şekilde zorluyor ve daha doğru bir felsefe. Bu dünya için uğraşırken, yeri gelecek dünyevi şeylerin de tadına bakacaksın. Bunun için de öfke de var, tartışma da var. Siz zaten öleceğim sinirlenmeye ne gerek var derseniz, 21. yy da antidepresansız yaşayamazsınız hocam, sinirlenmeme şansınız yok. Sinirlenmeyecek seviyeye gelmeniz, pek çok tehlikeli boşvermişliği de getirir. Öyle bir dünya yok yani. Ayrıca sinirin, öfkenin, korkunun vs. her türlü olumsuz ruh halinin, doğru zamanda doğru ölçüde yaşanmasının pek çok faydası var; o hormonlar oraya sırf gıcıklık olsun diye konmadı=) Önemli olan onları kontrol edebilmek.
Öfke vardır sana hakkını savundurtur, öfke vardır seni katil yapar.
Sinir vardır seni hırslandırır, başarı getirir, sinir vardır hata yaptırır hayatını mahveder.
Herşey kararınca olmalı
Sevgiler