Öncelikle forumda beni tanıyanlar var. Aylar önce burada Barış Manço ve Mabel Matiz taklitlerimin kaydını atmıştım. Bunların dışında yaklaşık +40 ünlünün ses taklidini birebir yapabiliyorum, elbette bazılarını karikatürize ederek (örneklendirmem gerekirse Cem Adrian, Tarkan, Çelik, Cem Karaca, Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, Bülent Ersoy, Cem Yılmaz'ın Arif karakterindeki konuşması vs.). Ayrıca bir de kendi sesimden şarkı söyleyip kaydını paylaşmıştım, aylar sonra sağolsun @Bip; hocamız bu ses forumdan kimindi diye konusunu açmış ki bu beni inanın mutlu etti. Neyse konu bu değil, şimdi biraz kendimden bahsetmeden önce gerilere gidip oralardan alacağım. Ancak konuya cevap yazarken bu ilk mesajı alıntılamamanızı rica edeceğim, çünkü bir süre sonra konu içeriğini kaldırabilirim.
Çocukluğumda, yani bayağı bayağı çocukken (2-3 yaşlarında) televizyonda Tarkan'ın şarkısına eşlik etmeye çalıştığımı söyler anneannemler. İlkokul zamanlarında diğer çocuklar gibi işte ne bileyim polis olacağım, pilot olacağım, doktor olacağım demek yerine sanatçı (şarkıcı) olcam ben diye dolaşıyordum ortalıkta. Bu kadar boş yapmak yettiğine göre devam edeyim. Lise, üniversite, yüksek lisans derken şu an reel sektör anlamında yaklaşık 6 aydır fiilen maaşlı bir işte çalışıyorum ve işimden memnuniyetsiz de değilim. Öte yandan gerek okurken, gerek okul sonrası işe başlayana dek boş geçen dönemlerimde kendimi freelancer alanlarda geliştirdim. Internetten para kazanmanın da çoğu inceliğine hakim, vakıf durumdayım. İşsiz kalsam kendimi çevirecek kadar kazanabileceğimi de biliyorum. Daha önce yaptım. Anlayacağınız, hem mesleğim konusunda aldığım eğitimlerin hem de bilişim merakımın ve alaylı olarak uzmanlaşmışlığımın konu başlığında yazdığım ibarelerle bir alakası yok evet. Farkındayım.
Şimdi aramızdaki birçok kardeşimiz işsizlikle, geçim sıkıntısıyla, 3-5 lira kazanmakla boğuşurken “Hayat mı beğenmiyorsun lan?” diye serzenişte bulunabilir. Haklılar

Yaşım 30 oldu. Bana bu konuda zamanın verdiği geç kalmışlık hissine karşı motivasyon sağlayan en büyük etmenlerden biri rahmetli Huysuz Virjin (Seyfi Dursunoğlu)'in hayatı. 18 yıl memurluk yaptıktan sonra sahnelere çıkmış adam? Diyorum en kötü gençliği yakarım böyle sıradanlıklarda, sonra aşarım kendimi.. Ama; öte yandan da zamanın aleyhimize işleyen bir lanet olduğu gerçekliğinin de bilincinde olmak üzüyor.
Genelleme yapmamakla ve tırnağıyla kazıyarak zorluklardan gelen tiyatrocuları, müzisyenleri vs. tenzih etmekle beraber; birçok bu alanda çalışan insanın ailesinde de var bir sanat eğilimi. Örneğin çocuk oyuncu olarak başlayıp şu an ünlü olan çoğu insan ailesi sayesinde bu noktada. Bana ailem ne müzisyenlik, ne taklit yeteneğim ne de oyunculuk konusunda en ufak bir destekte bulunmadı. Hep “Önce al o diplomanı, sonra istediğini yaparsın.” klasik geçiştirmesiyle geldim bugünlere. Okul bitti, çeşitli telaşeler derken şu anda da işe başlamış durumda devam ediyorum. Tekrar söylüyorum; işimden, ilgi alanlarımdan, bilgimden şikâyetçi değilim. Ama içimde ukte kalan oldu bu ve her düşündüğümde de “Hâlâ geç değil oğlum!” diyorum kendime. Bilemiyorum Altan, bilemiyorum...
Siz ne düşünüyorsunuz arkadaşlar? Yorumlarınız benim için önemli.