• 21-05-2025, 01:09:58
    #1
    Selam olsun,

    Çocukluğum aklıma gelince bugün çocuk olan ya da genç olanlara çok üzülüyorum.
    Hani yaş daha 40+ ama bizim zamanımızda diye lafa çok başlıyorum.
    Yaşı yetmeyenlerin hayatı sadece kendi 20 30 yıllık ömürlerinden ibaret sanıp mutlu oluyor olmasını benim yaşımdakiler gülümseyerek izler.

    Memur bir ailenin çocuğu olarak kahvaltımızda tereyağı bal, tahin pekmez, beyaz peynir, kaşar peyniri, yumurta, sucuk salam, meyve suyu çay, kaymak, domates salatalık biber vs. vs.
    Yani dolu dolu bir sofra olurdu ve tereyağı %50 60 sütten değil %100 sütten, bal dediğimiz şeker şerbeti değil arı kardeşlerin imal ettiği gerçek bal falandı.
    Sıradan bir memur evindeki sıradan bir kahvaltıydı. Hani Misafir olduğunda ekstra masaya konan şeyler değil.

    Meyve yerdik ama adetle, dilimle değil ya kasa ile alınırdı ya 3 5 kilo alınırdı ne alınacaksa.
    Mesela melemen ya da Ekmek arası kaşar salam o dönemki amelelik yapan işçi kardeşlerin yediği en ucuz şeydi.

    Her sene ailecek tatile gidebilirdik inanmayacaksınız ama kredi ya da kredi kartı falan değil normal maaşlarla gidilebiliyordu.
    Babam emekli olduğunda emekli ikramiyesiyle aldığı evi kardeşime vermişti. Kalan parayı ise araba almak için kullanmıştı üzerine ilave edip.

    Orta okul yıllarına gelince...

    Aksaray'da sıradan bir ortaokula gidiyordum ve okulun karşısında börekçimiz vardı.
    Okula gitmeden gider bir porsiyon kıymalı börek yanına sıcak süt alıp karnımızı doyururduk. Okulda kantinden kola, tost, çikolata alır yerdik. Bir çocuğun harçlığı buna yeterdi.
    Bunu yapamayan ender arkadaşlarımız olurdu hani gerçekten gariban dediğimiz ki illaki biri ısmarlardı.
    Günlük harçlıklarla oluyordu bunlar.

    Çalışmaya ilk başladığımda kredi çekip araba almıştım ve hiç unutmam maaşımın %40 ile hem kredi öder hem ilk kiralık evime çıkmıştım.
    Maaşımın %40 kadarıyla bunu yapmıştım.

    Birçok kez kime zekat verelim, var mı etrafınızda biri diyerek o ihtiyacı olan kişileri arardık.
    Elbette o dönemlerde ihtiyaç sahipleri vardı ama tek tük bilirdik. Bugün her ortamda onlarca görüyoruz.

    İlk yurtdışına ailecek çıkmıştık ufak bir Avrupa turu.
    Bugün düşünüyorum çocukların, gençlerin böyle bir durumu olabilir mi diye...

    Yani sevgili arkadaşlar size sıradan bir memur ailesinin ve o ailenin çocuğu olan kendimin yaşadıklarını yazdım.
    Mutlu çocuklardık, neşeli gençlerdik.
    Arkadaşlıklarımız vardı, dostluklarımız vardı, yeteneklerimizi keşfettiğimiz alanlar vardı çünkü hayatta kalma çabamız yoktu.
    Yaşıyorduk.

    Bugünün 10 yaşında çocukları gibi ekonomi, para, gelir gider bilgisi yerine sevdiğimiz kızlara mektup yazar, şiir yazar ya da sokak maçları yapardık.
    Bilyelilerimiz vardı, bisikletlerimizi süslemekle ilgilenir çocukken çocuk gibi, gençken genç gibi yaşardık.

    Bunları yazıyorum ki sizden alınanları fark edin en azından çocuklarınız bunlara sahip olsun.
  • 21-05-2025, 01:13:16
    #2
    "Labor omnia vincit"
    Maalesef ki birçok insan artık yaşamıyor, hayatta kalıyor. Yaşamak herkes için göreceli bir kavram olmakla beraber, şuna eminim ki hiç kimse için yiyip içmek ve nefes almak değildir.
  • 21-05-2025, 02:40:45
    #3
    25 yıl önce "Gemisini kurtaran, kaptandır." diyenleri duyardım. Malesef halen bu söz geçerli gibi.
    "İnsanlık, kişiliğini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya" - Aldous Huxley. Bu beni daha çok ürkütüyor.
  • 21-05-2025, 04:54:26
    #4
    Bahsettiğiniz durum yeni olan bir şey değil, eskiden de vardı şimdi de var, ve olmaya da devam edecek.
    Bir teoriye göre dünyadaki tüm bireylere gelir eşit olarak dağıtılsa, bir süre sonra yine aynı duruma geri gelir deniliyor. Milli piyango zenginleri gibi bir örnekle bitireyim.

    Aslında kartopu etkisi oldu. Eskiden bu kadar lüks harcama yoktu, harcama imkanı yoktu. Ve bunları gösterme ihtiyacı da. İnternet algımızı bozdu, sermaye sahipleri bunu fırsat görüp ihtiyacımız olmayan şeyleri bizlere ihtiyaç gibi gösterdi. Çocukken misketle mutlu okurken 3kuruşa, şimdi neredeyse beşikteki bebe tablet isteyecek.
    tüketim o kadar hızlandı ki, bu ürünlere de yansıdı. Çok hızlı eskiyen ve yenisinin alınmasını tetikleyen ürünler. E herşey hızlı olup biterse, bir de üzerine üretim olmazsa, tüm herşey tüketime dayalı,ne olacak ? Zaten en büyük gelir kalemi de vergi, hükümet te bu fırsatı lehine kullanacak.

    Algımızı bozdular, ihtiyaçlar ve alışkanlıklar değişti sonuç bu hale geldik zamanla. Tüm bu saçmalıklara topluca bir son vermezsek ki ipin ucu kaçmışa benziyor, dibe vurmadan yükselmesi korkuyorum zor olacak.
  • 22-05-2025, 17:12:11
    #5
    serterefendi adlı üyeden alıntı: mesajı görüntüle
    Selam olsun,

    Çocukluğum aklıma gelince bugün çocuk olan ya da genç olanlara çok üzülüyorum.
    Hani yaş daha 40+ ama bizim zamanımızda diye lafa çok başlıyorum.
    Yaşı yetmeyenlerin hayatı sadece kendi 20 30 yıllık ömürlerinden ibaret sanıp mutlu oluyor olmasını benim yaşımdakiler gülümseyerek izler.

    Memur bir ailenin çocuğu olarak kahvaltımızda tereyağı bal, tahin pekmez, beyaz peynir, kaşar peyniri, yumurta, sucuk salam, meyve suyu çay, kaymak, domates salatalık biber vs. vs.
    Yani dolu dolu bir sofra olurdu ve tereyağı %50 60 sütten değil %100 sütten, bal dediğimiz şeker şerbeti değil arı kardeşlerin imal ettiği gerçek bal falandı.
    Sıradan bir memur evindeki sıradan bir kahvaltıydı. Hani Misafir olduğunda ekstra masaya konan şeyler değil.

    Meyve yerdik ama adetle, dilimle değil ya kasa ile alınırdı ya 3 5 kilo alınırdı ne alınacaksa.
    Mesela melemen ya da Ekmek arası kaşar salam o dönemki amelelik yapan işçi kardeşlerin yediği en ucuz şeydi.

    Her sene ailecek tatile gidebilirdik inanmayacaksınız ama kredi ya da kredi kartı falan değil normal maaşlarla gidilebiliyordu.
    Babam emekli olduğunda emekli ikramiyesiyle aldığı evi kardeşime vermişti. Kalan parayı ise araba almak için kullanmıştı üzerine ilave edip.

    Orta okul yıllarına gelince...

    Aksaray'da sıradan bir ortaokula gidiyordum ve okulun karşısında börekçimiz vardı.
    Okula gitmeden gider bir porsiyon kıymalı börek yanına sıcak süt alıp karnımızı doyururduk. Okulda kantinden kola, tost, çikolata alır yerdik. Bir çocuğun harçlığı buna yeterdi.
    Bunu yapamayan ender arkadaşlarımız olurdu hani gerçekten gariban dediğimiz ki illaki biri ısmarlardı.
    Günlük harçlıklarla oluyordu bunlar.

    Çalışmaya ilk başladığımda kredi çekip araba almıştım ve hiç unutmam maaşımın %40 ile hem kredi öder hem ilk kiralık evime çıkmıştım.
    Maaşımın %40 kadarıyla bunu yapmıştım.

    Birçok kez kime zekat verelim, var mı etrafınızda biri diyerek o ihtiyacı olan kişileri arardık.
    Elbette o dönemlerde ihtiyaç sahipleri vardı ama tek tük bilirdik. Bugün her ortamda onlarca görüyoruz.

    İlk yurtdışına ailecek çıkmıştık ufak bir Avrupa turu.
    Bugün düşünüyorum çocukların, gençlerin böyle bir durumu olabilir mi diye...

    Yani sevgili arkadaşlar size sıradan bir memur ailesinin ve o ailenin çocuğu olan kendimin yaşadıklarını yazdım.
    Mutlu çocuklardık, neşeli gençlerdik.
    Arkadaşlıklarımız vardı, dostluklarımız vardı, yeteneklerimizi keşfettiğimiz alanlar vardı çünkü hayatta kalma çabamız yoktu.
    Yaşıyorduk.

    Bugünün 10 yaşında çocukları gibi ekonomi, para, gelir gider bilgisi yerine sevdiğimiz kızlara mektup yazar, şiir yazar ya da sokak maçları yapardık.
    Bilyelilerimiz vardı, bisikletlerimizi süslemekle ilgilenir çocukken çocuk gibi, gençken genç gibi yaşardık.

    Bunları yazıyorum ki sizden alınanları fark edin en azından çocuklarınız bunlara sahip olsun.
    Yazdıklarınız tamamen doğru. Bırakın "yaşamayı", "hayatta kalmakta" dahi zorlanıyoruz.