
şimdi hikaye şöyle; köyde yer altı alt yapı çalışması yapılıyor böyle büyük su küngleri falan var. içlerine tebeşirle, işte şu şunu seviyor, öteki de bu bunu seviyor gibi yazılar yazıyoruz. 7 kişiyiz hepimiz erkek. Özcan Hoca (Allah selamet versin) tek tek alıyor öğretmenler odasına, aradan baktık sobanın üstüne demiri koymuş, tabi giren korkudan yalan söylediği için dayağı yiyor. demirle elimizin içine vuruyor. Tokat ve tekmeyi dayaktan sayamadık. En son ben kaldım, baktım herkes yalan söylediği için dayak yedi ben doğruyu söyledim, bende dayak yedim


Niye dayak yediğimi halen bilmiyorum ama hak etmişimdir, çünkü diğerleri dayak yedi ya bende onun akrabasıyım kayırma gibi algı oluşmasın düşünmüş de olabilir. Sonra bir öğretmenimiz daha vardı, favorilerimizden asılırdı eğer hareket edersek hani acımasın diye, bu sefer bir hızla tokadı yapıştırırdı.
Bir gün babama söyledim ondan da dayak yiyince ses çıkaramadım (hak etmişimdir dedi babam

Şimdi nesile bırak vurmayı yan gözle baksan veliye şikayet ediyor, veli de çocuğun söylemiyle bir hışımla okula dalıyor. Bizim zamanımız da doğru değildi şimdiki zaman da doğru değil.
ama dayak yediğim ya da dayak yemediğim tüm öğretmenlerime saygı duyardım, çünkü öğretmenlik mesleğine saygı vardı, şimdi ise yok.