• 25-05-2025, 01:08:14
    #1
    Selam olsun,

    Bazen bu tip konular açtığımda PM den ya da konu altında kira var kira ne yaşaması, hayatta kalması diye tenkit ediyor.
    Haklı olsunlar, itirazım yok tüm kalbimle hepsi benden güzel bir hayat yaşasın.

    Israrla bu konu üzerine yazıyor olmamın amacı insanları iğreti etmek ya da damarlarını kaşımak değil.
    Ömür dediğimiz şey inanın ki çok kısa. İstiyorum ki herkes bu kısa ömürde yaşasın, hayatta kalmayı yaşamak sanmasın.

    Sayı veremeyeceğim ama dünyada yer alan ülkelerin çoğunluğuna gitmişimdir.
    Yaşayanların standartlarını, yaşamlarını görmüşümdür ve bunun neticesinde toplumların kendisine verilen standartlara sıkıştığına şahit olmuşumdur.
    Size para vererek elde edemeyeceğiniz birkaç tecrübemi yazacağım.
    Dilerseniz üzerine düşünebilir, dilerseniz bana yanlışlığımı ispat etmeye vakit ayırabilirsiniz. O tercih sizindir.

    Kendi ülkemizden bir önek vererek başlayayım.
    Mesela şeftali, kiraz, kayısı vb. meyveler yiyorsunuz bunların fiyatı 200 300 TL arası.
    Pahalı geliyor lakin bu yediklerimiz tadı tuzu olmayan Allah günah yazmasın ot gibi meyveler.
    Bu meyvelerin "gerçek" olanları 600 700 TL den özel yerlerde satılıyor, yurt dışına gönderiliyor. Lezzetli ve tadını aldığınız meyveler.
    Örneğin kiraz ülkemizde 200 300 TL arası satılırken lezzetli ve zehirsiz olanların kilosu 650 TL civarı satılıyor ya da yurtdışına gönderiliyor.
    Tarım dediğimiz yurtdışı ve yurtiçi olarak iki farklı şekilde üretiliyor çünkü yurtiçine yönelik üretimlerde kullanılan zirai ilaçlar kanser riski oluşturan gelişmiş ülkelerde yasak olan ilaçlardır.
    Yurtdışı için üretilenler ise insana zararı olmayan ilaçlarla üretilir ya da kabul edilir seviyelerde.

    Biz toplum olarak gerçek bal yemiyoruz, gerçek tereyağı yemiyoruz, gerçek meyve sebze yemiyoruz...
    Kısa ömrümüzde damak tadını bilmiyor, lezzet değil taş devrine ait olan ölmemek için doyma şeklinde ilerliyoruz.
    İşin kötü kısmı bunları sıradan ve olabilir şeyler diye kabullenmiş durumdayız.
    Haliyle tıknaz, bodur, bağışıklığı düşük çocuklar yetişiyor.

    Şimdi bu işin gıda konusunda tek bir örnektir.

    Yaşam kalitesine gelirsek...

    Gelişmiş bir toplumda emekli olan bir insan dünyanın istediği ülkesine tatile gidip, değişik kültürleri deneyimleyebilirken bizim emeklilerimiz hayatta kalma savaşı vermek zorunda.
    İtalya'da bir emekli Türkiye'de 5 yıldızlı bir otele gelip tatil yaparken sadece o ay aldığı maaş ile bunu yapabilirken bizim bir emeklimiz yıllık tüm maaşını hiç harcamadan biriktirse İtalya'da 5 yıldızlı tatili yapamaz durumda.
    Haliyle 60 yaşında bir italyana ve 60 yaşında bir Türk'e baktığınızda birinin beli bükük, 20 hastalıkla uğraştığını diğerinin spor yapıp sörf yaptığını görebiliyorsunuz.

    Dünyanın hiçbir ülkesinde kahve içmenin, dışarıda yemek yemenin ya da taksiye binmenin lüks olarak tartışıldığını görmedim.
    Taksi varken metroya binenleri gördüm. Neden taksiye daha çok vereyim o parayla bir kahve daha içerim diyorlar lakin bizdeki durum bu değil.
    Taksi kullanacak ya da tasarruf edecek bir rakam yok.

    İnsanlarımız hayatta kalma savaşı verdiğinden erken yaşta hem fiziki hem manevi olarak yıpranıp örseleniyor.
    Bir yaşam şansımız olmasına karşın bu yaşamı hayatta kalmaya harcamamız şahsen beni çok üzüyor.
    Bazen asgari ücretli ya da 40 50 bin maaş alan birinin bana çok şükür demesi inanın ağır küfür gibi geliyor.
    Şükür edilecekse ben edebilirim zira antipatik olacak ama yaşıyorum.
    Asgari ücret alıp sen nasıl şükrediyorsun arkadaş?
    Allah'a şükret amenna ama senin yaşam standartını belirleyen politikacılara şükretmek neden?
    Allahsız, kitapsız dediğin devletlerin toplumları dünyanın her ülkesine bir aylık maaşıyla gidebiliyorken senin il değiştirirken en uyun bilet araman şükür konusu mudur?

    Yaşamak dediğimiz şey; ömrümüzü geçirirken keyifli, lezzetli, zevkli ve ahlaklı olarak bu hayatta olabildiğince mutlu yaşamaktır.
    Bugün ne yiyeceğim, yarın kirayı nasıl vereceğim, en sağlıksız balı, yağı, meyveyi nasıl alacağım diye düşünmek yaşamak mıdır?
    Gelişmiş ülkelerin dertlerine, tasalarına ve uğraştıklarına bakınca bizim seviyemizi görebiliyorum.

    10 nesil sonrası nasıl daha iyi bir hayat yaşayabilir diye düşünmelerinin nedenleri hayatta kalmakla uğraşmayıp, yaşadıkları içindir.
    Bu konu o kadar önemli ki tam olarak anlatılması pek mümkün değil.
    Karnı tok, hayatta kalma, kart atlatma derdi olmayan toplumlar vakitlerini, düşüncelerini, dertlerini yani enerji ve kaynaklarını gelişime harcıyabiliyor.
    Bizim gibi toplumlarsa nasıl para kazanırım, nasıl kartı atlatabilirim ya da nasıl kısa yoldan zıplarım derdinde.
    Zihnimizi buna yönlendirdiğimiz için geri kalıyoruz, neleri es geçtiğimizi bilmiyoruz çünkü değil ülke değiştirme şehir değiştirecek durumda olmuyoruz.

    Sizlerden ricam bu satıra kadar okuduysanız şu kısa ve geri döndürülemez ömrünüzü hayatta kalmakla tüketmeyin.
    Yaşayın.
    Yaşatacak ortamı talep edin.

    Sevgiler.
  • 25-05-2025, 01:12:43
    #2
    🧡 coode.com.tr
    Konuyu sonuna dek okudum @serterefendi; elinize sağlık,

    Bu konuya tek bir cevabım olacak;

    Hastanede eşimin yanında refakatçiyim ve durumu riskli.
    Buraya girdiğimiz andan itibaren paranın, pulun, mevkiinin, canla başla geliştirdiğim projelerin, ödenecek borçlarımın, tahsil edilecek alacaklarımın hiçbir önemi kalmadı

    Yaşamak, şükür etmek biraz değişik bir konu, kendini bir anda hatırlatır.
  • 25-05-2025, 01:19:10
    #3
    coode adlı üyeden alıntı: mesajı görüntüle
    Konuyu sonuna dek okudum @serterefendi; elinize sağlık,

    Bu konuya tek bir cevabım olacak;

    Hastanede eşimin yanında refakatçiyim ve durumu riskli.
    Buraya girdiğimiz andan itibaren paranın, pulun, mevkiinin, canla başla geliştirdiğim projelerin, ödenecek borçlarımın, tahsil edilecek alacaklarımın hiçbir önemi kalmadı

    Yaşamak, şükür etmek biraz değişik bir konu, kendini bir anda hatırlatır.
    Selam olsun,

    Aynı durumu yaşamışlığım olduğundan sizi çok iyi anlayabiliyorum hatta o gün acilde yaşadığım duyguyu hissettim.
    Aklıma eşimle ertelediğimiz planlar geldi, iş güç vs. nedenlerle.
    Yaşamak ile hayatta kalmak arasındaki farkı umarım sizin gibi benim gibi bu tecrübeleri yaşamadan fark eden insanlar çoğalır.

    Allah tekrarını yaşatmasın, size ve değerli ailenize sağlık versin.
  • 25-05-2025, 01:25:01
    #4
    coode adlı üyeden alıntı: mesajı görüntüle
    Konuyu sonuna dek okudum @serterefendi; elinize sağlık,

    Bu konuya tek bir cevabım olacak;

    Hastanede eşimin yanında refakatçiyim ve durumu riskli.
    Buraya girdiğimiz andan itibaren paranın, pulun, mevkiinin, canla başla geliştirdiğim projelerin, ödenecek borçlarımın, tahsil edilecek alacaklarımın hiçbir önemi kalmadı

    Yaşamak, şükür etmek biraz değişik bir konu, kendini bir anda hatırlatır.
    Büyük gecmis olsun rabbim sifa versin.

    Konu yerden göğe kadar haklı ama evet su dünya hayatında bazı sınavlar denk geldiginde bir mertebe yükleniyor ve ‘Yaşamak’ çok daha iyi anlaşılmaya başlıyor. O saatten sonra elinden geldiği kadar çabalayıp olmayanınada üzülmemeye başlıyosun çünkü yaşadığın sınavlarda en kaliteli kaysıyıda italyada tatilide gözün görmüyor, aileme bağışlanayım yeter diyosun ve yetmeye başlıyor 🙂