Tarih, yalnızca savaşların, barışların ve sınırların değil; onurlu duruşların, unutulmaz fedakârlıkların ve kahramanca sessizliklerin de kaydını tutar. Bu kayıtlarda ne yazık ki bazı isimler hak ettiği yeri bulamaz. Albay Süleyman Fethi Bey de bu unutulan kahramanlardan biridir. Adı, İzmir’in işgali sırasında canını hiçe sayan, “Yaşasın Venizelos” demediği için süngülerle şehit edilen bir Osmanlı subayı olarak geçer. Fakat onun ardında bıraktığı destansı direniş, yalnızca bir anıya değil; bir milletin haysiyetine yazılmış sessiz bir marştır.
Bir Subayın Hayat Serüveni
1879 yılında İstanbul’un Debbağlar Mahallesi’nde doğan Süleyman Fethi Bey, eğitimli bir aileden geliyordu. Babası Mehmed İzzi Efendi, Kadiriye tarikatının önde gelen şeyhlerinden biriydi. Böyle bir ortamda büyüyen Fethi Bey, disiplinli, değerlerine bağlı ve yüksek karakterli bir şahsiyet olarak yetişti.
Askeri eğitimine Fatih Askeri Rüştiyesi’nde başladı, ardından Kuleli Askerî İdadisi’ni bitirerek Harbiye’ye girdi. 1896 yılında mezun olduğunda, Osmanlı’nın geleceği belirsiz bir dönemden geçiyordu. Fethi Bey ise geleceğini milletine adamaya kararlıydı.
Savaşın İçinde Bir Subay
Süleyman Fethi Bey’in askerlik hayatı Balkan Savaşları’ndan Birinci Dünya Savaşı’na ve İstiklal Mücadelesi’ne kadar uzanan bir süreci kapsar. Girdiği her görevde üstün başarı göstererek madalya ve nişanlarla ödüllendirildi. Bunlar arasında Osmanlı Devleti’nin Mecidiye ve Osmani nişanlarının yanı sıra, Avusturya ve Alman imparatorlukları tarafından verilen nişanlar da bulunuyordu.
Görev yaptığı her yerde kısa sürede saygı ve sevgi kazanan bu subay, en sonunda 17. Kolordu Komutan Vekilliği görevine getirildiğinde İzmir’deydi. Bu tesadüf değil, tarihin onu o güne ve o yere özel olarak hazırladığına dair bir işaretti adeta.
İzmir İşgali Öncesi
1919 yılı, Anadolu için karanlık bir yıl oldu. Paris Konferansı’nda İzmir’in Yunanistan’a işgal ettirilmesi kararı alındı. İşgal öncesi İzmir’de Rumlar silahlandırılıyor, kiliseler silah ve cephane deposuna çevriliyordu. Metropolit Hrisostomos, Aya Fotini Kilisesi’ni adeta bir örgütlenme üssüne çevirmişti. Hrisostomos’un “ne kadar Türk kanı dökerseniz o kadar sevap kazanırsınız” şeklindeki kışkırtıcı sözleriyle işgalin sadece bir askeri harekât değil, aynı zamanda bir vahşet olacağı anlaşılmıştı.
Tam bu noktada sahneye Süleyman Fethi Bey çıktı. Durumu fark etti, İstanbul’daki Harbiye Nezareti’ni uyardı. İzmir’in sahilinde gezen Yunan zırhlısına tepki gösterdi. Fakat ne yazık ki sesi duyulmadı. Hükümet, işgale karşı durmak bir yana, direnebilecek tüm askerleri silahsızlandırmıştı.
Şehadete Giden Yol
15 Mayıs 1919 sabahıydı. Eşi Fatıma Latife Hanım, sokakların karışık olduğunu söyleyerek onu evden çıkmamaya ikna etmeye çalıştı. Ama Süleyman Fethi Bey’in cevabı kararlıydı: “Ben askerim! Bugün gitmeyeceksem ne zaman gideceğim?”
Kışlaya gittiğinde tüm askerler silahsızdı. Kışla, Yunan askerleri tarafından kuşatıldığında, içeride yalnızca sabır ve dua vardı. O sırada Kur’an okuyan Süleyman Fethi Bey’in yanına giren Yunan askerleri, onun elindeki Kur’an’ı alarak ayaklar altında çiğnediler. Bu kutsal kitaba yapılan hakarete tahammül edemeyen Süleyman Fethi Bey, kendisine uzatılan silaha el kaldırmak yerine, inancı uğruna şehadeti seçti. İlk süngü omzuna saplandı. Ardından zorla “Zito Venizelos” demesi istendi. O ise haykırdı: “Kato Venizelos!” (Kahrolsun Venizelos!). Bu sözleriyle defalarca süngülenerek şehit edildi.
Unutulan Kahraman
Süleyman Fethi Bey’in cesareti, iman dolu duruşu ve sarsılmaz iradesi, ne yazık ki uzun süre tarih kitaplarının kenarında kaldı. Aynı günün ilerleyen saatlerinde ilk kurşunun Hasan Tahsin tarafından atıldığı iddiaları öne çıkarken, kışlada Kur’an’ı ayakları altında çiğnetmemek için canını veren Albay Süleyman Fethi Bey bir köşeye itilmişti.
Oysa o gün ilk direnç, kışlada gösterilmişti. Silahsız bir subayın, süngüye karşı imanla dik durması, toprağın namusunu savunmaktan başka neydi ki?
Mezarı da Yeri de Taşınan Bir Şehit
Albay Süleyman Fethi Bey önce Agora Örenyeri’ne defnedildi. Ancak zaman içinde mezarı çeşitli nedenlerle yer değiştirdi. Son olarak Emir Sultan Türbesi’ne nakledildi. Adı ise, o mezarın taşlarında kaldı. Yüreklere değil, yalnızca tarihe kazındı.
Bir Milletin Vicdanı
Bugün Türkiye’nin dört bir yanında şehitlikler, anıtlar ve heykellerle anılan nice isim var. Ama içlerinden bazıları vardır ki, sessizliğiyle, gösterişsizliğiyle, unutturulmuşluğuyla daha da kıymetlidir. Süleyman Fethi Bey işte onlardan biridir.
Onun hayatı, genç nesillere yalnızca bir kahramanlık hikâyesi değil; aynı zamanda vatanseverliğin, sorumluluğun, imanın ve şerefin ne demek olduğunu gösteren bir örnektir.
Gelin, adını saygıyla analım. Gelin, onu unutanlara inat, adını tarihe yeniden yazalım. Çünkü o, vatan için konuşmayı değil, susarak ölmeyi seçti. Ve bazen sessizlik, en gür haykırıştır.
--------------------
Kaynakça
Kocal, T. (2022). Miralay Süleyman Fethi Bey. Karatay Sosyal Araştırmalar Dergisi, (9), 1-45. DOI: https://doi.org/10.54557/karataysad.1173035.
Tansel, S. (1993). Mondros’tan Mudanya’ya Kadar.
Coşar, Ö.S. (1919). İstiklal Harbi Gazetesi.
Ülker, N. (2015). “İzmir’in Kahraman Subayı Süleyman Fethi Bey”, Kurtuluş ve Kuruluşun Sembol Kenti İzmir Sempozyumu Bildirileri.
Baykan, G. (2015). “Gerçek Kahraman Hasan Tahsin Değil, Süleyman Fethi Beydir”, Derin Tarih.
----------------------------------
https://tarihvakti.com/unutulan-kahraman-albay-suleyman-fethi-bey/
Unutulan Kahraman: Albay Süleyman Fethi Bey
0
●46