Her sınıfta unutamayacağım dayaklar yemişimdir.
En favorim lisede tarih hocası. Kısa boylu göbekli birisi. Kocaman Osmanlı tuğrası yüzüğünü ters çevirir öyle tokat atardı. Okulun en eli ağır hocası idi. Başka bir hoca, öğrenciyi ona şikayet eder, o da icabına bakardı.
Ama değişik bir enerjisi vardı adamın. Şiddeti ile insanı sanki hipnotize ediyor, dayak yiyen bir daha istiyordu. Yiğit Özgür'ün "İyi Yedik" karikatürüne bürünüyordu herkes.

Hiç unutmam bir kere bana uçan tekme atmıştı. O boy ve göbekle sen nasıl kelebek gibi havalandın, havada döndün de çaktın tekmeyi? Ben dahil herkes şok oldu. Neyse, yerden kalkıp tebrik etmiştim adamı. O da hastanelik olmadığım için tebrik etmişti. Tokalaştık, sonra yerime geçmiştim. 2. ders tekrar dayağını yemiştim. (Yanlış anlaşılmasın hocalara asla saygısızlık yapmam)
Adam sayemizde dövüş sanatlarında sürekli level atlıyordu. Okulun hemen hemen hepsi fazlaca dayağını yemiştir. Ama kime sorsan en sevdiği öğretmen de odur. Yani hak edene, hak ettiği şekilde davrandı. Durumu olmayanı gördüğü anda gizli gizli okulda yemek ısmarlar, diğer öğrencilerin çay kahve davetlerini geri çevirmezdi. Öğrencilerin dertlerini dinler, sınıfta kalmaması için (disiplin hariç) müdürle konuşurdu. Okuldaki rehberlik hocasından her anlamda daha iyi rehberlik ederdi öğrencilere.