Sırasıyla;
Mint - Kullandığım zaman monitörümü kırdırtacaktı diyebilirim

Monitörüm 1366x768 iken mint bunu sürekli 1368x768 olarak görüyordu. Bu da ekranın en altında sorun açıyordu. Ek olarak Mint TR forumundaki bir arkadaş sebebi ile bir daha kullanmadım.
Manjaro - Mint'in dertlerinden kurtulayım derken iyice derde girdiğim dağıtım oldu. Kullandığım zamanlarda arch geliştiricileri mesa paketini bozuk derlemişlerdi. Bu sebep ile Xorg sürekli çöküyordu. Ben bunun benim hatam olabilir düşüncesi ile manjaro'yu 3 kez baştan kurdum. O zamanlar ev internetim yoktu tabii. Mobil interneti ile geçiniyordum. Tabii manjaro'yu her güncellediğimde bozuk mesa paketi de geldi. Ve olan 4gb internetime oldu. O ay çok sıkıntılı geçmişti benim
Arch - Belki manjaro'daki mesa paketini çoktan düzeltmişlerdir diyerekten geçtiğim dağıtım. Evet çoktan düzeltmişlerdi paketi. Bu sefer iki sorun vardı. Birincisi çalışmayan wifi kartı, ikincisi ekran çözünürlüğü en yüksek 800x600 oluyordu her nedense. Bununla biraz uğraştıktan sonra bir kaç yöntem ile tüm sorunları düzelttim. Ondan sonra wm'lere sardım. Aylarca kullandıktan sonra bir gün güncelleme yapayım dedim. Ve reboot sonrası bilgisayarın açılmadığını fark ettim. Linux yüklü flaşın içinden ana sisteme bağlanıp logları incelediğimde ise sorunun xorg'tan kaynaklı olduğunu gördüm. Sonrasında kendisini terk etmiş bulundum. Aylar sonra tekrar kendisine bir şans verdim ve aynı gün içerisinde bu sefer internet bağlantısını hiç bir şekilde kuramadım kendisi ile. Gerek usb tethering olsun, gerek ethernet olsun. Hiç bir şekilde kabul etmedi interneti. Sonrasında ise yolları kalıcı bir şekilde ayırdık
Debian - Canım sıkılıyor ve bir şeyler denemek istiyordum. Aklıma debian yattı. Onu kullanayım dedim. Debian'ı kurdum. Wifi kartım yine çalışmadı. Tanıdık abime sordum. Bir sürü paket kurduk bu kart için. Fakat olumlu bir sonuç alamayınca sonra denerim bunu dedim ve kenara saldım. Bir süre sonra ise elime bir kaç tane harddisk geçti. Ben bunları denerken kabloyu bilmeden ekran kartının fanına sıkıştırmıştım. O esnada debian açık, masaüstünde sadece dosya yöneticisi açık ve harddiskte dosya var mı yok mu diye bakıyordum. Sonra 1 dakika kadar mutfağa gittim ve geri geldiğimde ekran kartı yanmıştı. Bu da böyle acı bir anımdır. O gün başımdan kaynar sular dökülmüştü. Debian'a ayrı bir kinim oldu. Bundan epey sonra bir kaç kere debian denedim. Tabii her seferinde bir problem, bir sorun, bir paket eksikliği çekince bıraktım.
Ubuntu - 16.04 sürümü ile kullanmaya başladığım dağıtım. WoeUSB ile kendime windows flash belleği hazırlamak istiyordum her ihtimale karşı. Ama woeusb'nin ppa'sını eklemeye o kadar uğraştım ki bir türlü olmadı. En sonunda apt nasıl olduysa bozuldu ve hiç bir şekilde çalışmamaya başladı. Bende sonradan woeusb'yi binary olarak indirip flaşı hazırlayıp ubuntu'yu sildim.
Fedora - İlk kurduğumda sistemde apt yok, eee bunda nasıl paket kuracağız diye dolaştığım ama çok geçmeden yum ve dnf kavramlarını öğrendiğim dağıtım. Geçmiş dağıtımlardan sonra bu dağıtım çok köklü, çok sağlam hissettirdi kendini bana. Gerek paket desteği olsun, gerek sağlamlığı olsun epey beni cezbetmişti. Dnf'ye hangi paketi yazsam indiriyor. Reposu epey bol olmalı dedim. Sonradan araştırdığımda 60K paket olduğunu öğrendim. Tabii nvidia kullandığım için rpmfusion reposunu ekledim. Diğer dağıtımlardaki gibi neden nvidia ana repolarda gelmiyor diye araştırdığımda ise fedora'nın kutudan çıktığı haliyle proprietary yani sahipli paket içermediğini öğrendim. Kullanıcı isterse bu repoları/paketleri kendisi edinebilir şeklinde bir yazı okudum. Zamanla epey kendisine ısındım ve beğendim. Ne yaparsam yapayım bozulmuyor, sağlamlığını koruyordu. Bir kaç kez selinux yüzünden problemler yaşadım. Ama selinux'un olayını çözünce tüm sorunları giderdim. 3 yıllık linux hayatımın rahat 2 yılı fedora ile geçmiştir ve halen geçiyor. Şu an bu yazıyı Fedora KDE üzerinden yazıyorum

Arada ufak kaçamaklarım oldu diğer dağıtımlara. Ama her seferinde dönüp dolaşıp geri geldim kendisine. Ve gündelik hayatında linux kullanmak isteyen herkese bu dağıtımı önerdim. Sistemi iyi ise gnome, orta veya ortanın altı ise kde spin, xfce spin gibi gibi önerilerde bulundum. Bir çoğu memnun kaldı.
Gentoo - O kadar merak ettim ki bir gün kurmaya yemin edip kurmaya başladım. Ve tüm düzeni oturtmam yaklaşık 2 günümü almıştı. Bu arada bir sürü bilgi edindim. İyiki denemişim diyorum kendisini. Ama bazı paketlerin derlemeleri inanılmaz uzun sürüyordu. Mesela qtwebengine. 8 saat sürüyordu derlemesi. Tabii bu paketi isteyen popüler uygulamalar olunca (zoom, teamviewer gibi) mecbur kendisini bırakmak zorunda kaldım. Onun dışında izlenimlerim hep iyi yöndeydi. Gentoo'nun unstable sürümünü kullanmama rağmen tek bir kere bile çöktüğünü görmedim. Hız konusunda ise epey bir ayar çektim. Normalinden %25 daha hızlıydı.
Benim 3 yıllık hikayem özetle böyle oldu. Şimdilerde ise distrohopperliği bırakıp sadece işlerime yoğunlaşıyorum. Fedora'yı ve istediğim bir ortamı kendimce ayarlayıp sonrasında ise hiç bir ayar çekmiyorum. Uzun vadeli olarak kullanıyorum. Herkese tavsiye ediyorum. Saygılarla