• 09-06-2025, 23:50:36
    #1
    Genç kadının kalbi, her an patlamaya hazır bir bomba gibi atıyordu. Göğsü, kalbini delip geçicekti sanki. Her bir nefes alışverişinde günde bir defa doğruyu gösteren bozuk saat misali tik tak tik tak şeklinde ses çıkıyordu.

    Ne yapacağını bilememenin verdiği anlık gerginlik, ellerinin titremesine neden oldu ve gözyaşları dur durak bilmeden yanaklarını ıslatmaya başladı. Demirin kalbinin elleri arasında yavaş bir şekilde attığını hissetti ve bir an soluğu kesildi, nefes almayı unuttu.

    İki gündür tanıdığı adamın bir anda kendisi için her şeyi feda edebilecek potansiyelde biri olduğunu fark etti ve sıra kucağında yatan adam için savaşma zamanıydı.

    Ellerine baktı ve parmak uçlarına kadar kırmızıya bulandığını gördü. Elindeki kanı görünce midesi bulandı fakat kendini tutmak zorundaydı. Kimsenin olmadığını düşündü ama aile üyelerinin farklı köşelerde beklediğini gördü. Boş bakışlarla kendisini izleyen ev ahalisini bir an önce hareketlendirmek için adım atmalıydı.

    Genç adamın kalbine sardığı tülbent mürekkep gibi her noktası kırmızıya bezenmişti. Çantada taşıdığı yedek tülbenti çıkarmak için geriye uzandı ve ellerinin halini umursamadan çantanın fermuarını açarak tülbenti çıkardı.

    Bir eli hala genç adamın kalbinin üzerindeydi. Elini oynatmadan hızlı ve pratik bir şekilde aldığı diğer tülbenti yerleştirecekti. Genç adamın vücudundan yere damlayan her kan damlası, genç kadının yüreğini hoplatmaya yetiyordu. Kan kaybından ölecek diye aklı gidiyordu.

    İçinin delice aktığı ve kalbini zaman zaman yokladığı adamın elden ayaktan düşmesini istemiyordu. Genç adamın suratına baktı ve solgun bir yüzle karşılaştı. Dolgun ve kıvrımlı kırmızı dudaklarının feri gitmiş, yanakları da al al kızarmıştı. Siyah saçları alnına düşmüştü ve alnı terden yapış yapış olmuştu. Masmavi gözleri, anlık kan kaybından kapanmıştı ve cildinin rengi olduğundan kat ve kat açık görünüyordu.

    Elinin birini, genç adamın alnına doğru götürdü ve terden yapışan saçlarını nazikçe geriye çekti. Alnında biriken ter, avucunda hissettiği sıcaklıkla tenini baştan aşağı ürpertti.

    Bir anlık gaflete kapılarak oturduğu yerden saatlerce yüzünü izlemek ve yüzünün her santimini aklına kazımak istedi fakat zamanı yoktu. Genç adamın yaşamla verdiği mücadele, ufacık bir kıvılcıma bağlıydı.

    Genç adamın başını yere yatırmak zorunda kaldı. İki eliyle kalp masajı yaptı ve kalbinin üzerinden aldığı kanlı tülbentin yerine yenisini koyarak bastırmaya çalıştı.

    Fazla baskı yaptığını fark edince pişman oldu. Genç adamın durumu git gide kötüye gidiyordu. Dudağının kenarından kan püskürmeye başladığını görünce bir an önce hastaneye gitmeleri gerektiğinin farkına vardı.

    Ambulans gelene kadar tülbenti koyması da işe yaramayacaktı. Yavaştan ayağa kalktı, altındaki gri parkeler sanki yükünü daha da ağırlaştırmış hissediyordu. Adım attıkça topuklu ayakkabıları zeminde tok sesler bırakıyordu, zemin ayağının altından her an kayacakmış gibi hissediyordu.

    Demirin yerine kendisini öne atsaydı acıları diner miydi?

    Beyninin en ücra köşelerinde olmadık düşünceler depar atıyordu. Mahzende tuttuğu gizli saklı duyguları, yavaş yavaş açığa çıkmaya başladı ve ne hissetmesi gerektiğini bilemedi.

    Birinci kattaki lavaboya girdi ve aynadan kendi yüzüne baktı. Turuncu saçları horoz gibi kabarmıştı ve beti benzi atmış bir vaziyetteydi.

    Ağlamaktan göz pınarları kurumuştu ve artık göz yaşı akmıyordu.Yaşadıklarını kaldıramayacak vaziyette omuzları çökmüştü ve aynaya bakacak hali dahi yoktu.

    Altın varaklı musluğu açtı ve kendine gelmek adına biraz bekledi. Aradan bir müddet süre geçti ve elini yüzünü yıkadı. Kötü düşüncelerin aklını bir kurt gibi kemirmesine asla izin vermeyecekti. Sıcacık kalbinde yer edinen paslı korkunun zamanla buhranlı bir acıya dönüşüp, içindeki ikilemlerin boğup kendisini yok etmesine izin vermemeliydi.

    Kulağında bir ses yankılanmaya başladı. Ambulansın sesi, evin dört bir yanını sararak durdu. Yardım çığlıkları, kurtuluşun habercisi gibiydi. Hızlıca lavabodan çıktı ve seri adımlarla odaya doğru ilerlemeye başladı.

    Odaya ulaştığında genç adamın kolundan tutarak sedyeye yatırdıklarını gördü. Ayla Hanıma dönerek seslendi.

    "Anne, sizin gelmenize gerek yok. Zaten kendinizi yeterince harap ettiniz. Bırakın yanında ben gideyim. Bu gece refakatçi kalırım. Gözünüz arkada kalmasın."

    "Öyle şey olmaz kızım. Demir benim de oğlum. Diğer oğullarımdan hiçbir şekilde ayırt etmedim. Artık evlat acısı çekmek istemiyorum."

    Genç kadın, annesinin yaşadığı evlat acısının paha biçilemez bir duygu olduğunu biliyordu ve kendisiyle kıyaslamak istemiyordu.

    Ayla Hanıma yaşadığı yüklerin hafif olduğu vurgusunu yapmaya gönlü razı olmadı ve kendisini affettirmek ve zaman kollamak için gün sayacağını hatırlattı.

    Ayla Hanımında hastaneye gelmek istemesinden daha doğal bir şey olmayacağının bilincindeydi.

    Üvey abisi bir anda ortadan kaybolmuştu ve gidişini hayal meyal hatırlıyordu. Nereye gittiğine dair bilgiyi ancak Arşın abisinden alabileceğini biliyordu.

    Genç adamı sedyeye yatırdılar ve yavaş hareketlerle sedyeyi sürerek evden dışarı çıkarttılar.

    Genç kadın ambulansa binmeden hemen önce Arşın abisinin yanına uğradı. İstediği bilgilerin cevapları bir tek onda saklıyd.

    "Arşın abi. Demir yaralandığında üvey abim bir anda ortadan kayboldu. Nereye gittiğine dair bir haberin var mı?"

    Arşın, kardeşine gerçeği söyleyip söylememek noktasında kararsız kaldı. Bir an için kıvırmayı düşünse de, kardeşinin doğruyu öğrenmesinin hakkı olduğunu biliyordu.

    Elini kardeşinin omzuna koydu ve destek olmak istercesine hafif bir şekilde sıktı. Sırtını da sıvazladı ve söze direkt kaldı.

    "Gerçeği söyleyip söylememe noktasında kararsız kaldım. Bilmenin en doğal hakkının olduğuna karar verdim. Ayhan kaçmadı, biz yakaladık. Şu an bir yerde tutuyoruz."

    "Bir şey yapmanız dimi? Sapasağlam bir şekilde adalete teslim etmemiz gerekli. Ne tepki verirse versin, hiçbir şey yapmanızı istemiyorum."

    Söylediği sözlerin hepsinin sonuna kadar arkasındaydı. Ağlamak bağışıklık kazandırmıştı ve aile üyelerinin birini daha kaybederek acıyı iliklerine kadar yaşamak istemiyordu. Bedeni, yeterince un çuvalına dönmüştü. Biraz daha duygularıyla cebelleşmeye devam ederse yığılıp kalacağından son derece emindi.

    Arşın, Demir hastanede ölüm kalım savaşı verirken Ayhanı salmaya hiç niyetli değildi. Evin bahçesindeki gizli depoda tutuyorlardı. İntikam almadan salmayı düşünmüyorlardı.

    Genç kadının söyledikleri aklında bir bir senkronize olacak şekilde yankılandı ve beyninin içinde dönüp durdu. Arşın, kardeşinin dedikleri aklıyla mantığıyla tarttı ve aklını dinlemeyi seçti.

    Genç kadına doğru döndü ve söyleyeceği sözlerden bir o kadar emin konuşmaya başladı.

    "Sana adalete teslim etmek için söz veremem. Sen şimdi bunları düşüneceğine Demiri düşün."

    "Demir eskisi gibi bana yine sataşacak dimi?"

    "Tabi, güzelim. Dokuz canlıdır, zıpçik gibi gireceğinden emin olabilirsin. Hadi sen ambulansı daha fazla bekletme."

    Genç kadının aklından ambulans tamamen çıkmıştı ve hiç farkında bile değildi. Depar ata ata ambulansa koşmaya başladı. Yaptığı hatanın bedelinin misliyle ödememeyi istedi.

    Evin dış kapısından çıkarken Arşın abisinin kardeşlerine dediği söz kulağında çınladı.

    "Ayhanı evin bahçesindeki depodan çıkarın. Mesai başlıyor. Akıllana kadar döveceğiz. Öldürmekten beter edeceğiz. Kardeşime zarar vermenin bedelini ödeyecek."

    ********************************

    Arkadaşlar yeni bölümü nasıl buldunuz?



    Ayhanın amacı ne?

    Arşın Ayhana ne yapacak?

    Demir uyanacak mı?

    Hikayenin gidişatı nasıl gidiyor?

    Güzel yazıyor muyum sizce?



    Merhaba arkadaşlar, yeni bölüm için sizi birazcık bekletmek zorunda kaldım. Kusura bakmayın. Yeni bölümü heyecanla beklediğinizi söylediniz. Benimde yazmaktan keyif aldığım bir bölüm oldu.

    Birazcık kısa bir bölüm olduğunu söylediniz ve uzatmamı istediniz. Bende elimden geldiğince bölümü uzun yazmaya çalıştım. Bölüm bölük pörçük olsun istemedim.

    Yazdığım bölümü güzel bir uslup ile eleştirmenizi istiyorum. Eğer güzel yazmıyorsam gerçekten yazmayı bırakacağım.

    Birde wp kanalı kursam kimler gelir? Yorumlara yazın. Keyifli okumalar diliyorum.


    23.Bölüm
    Merhaba arkadaşlar, yeni bölüm için sizi birazcık bekletmek zorunda kaldım. Kusura bakmayın. Yeni bölümü heyecanla beklediğinizi söylediniz. Benimde yazmaktan keyif aldığım bir bölüm oldu.

    Birazcık kısa bir bölüm olduğunu söylediniz ve uzatmamı istediniz. Bende elimden geldiğince bölümü uzun yazmaya çalıştım. Bölüm bölük pörçük olsun istemedim.

    Yazdığım bölümü güzel bir uslup ile eleştirmenizi istiyorum. Eğer güzel yazmıyorsam gerçekten yazmayı bırakacağım.

    Birde wp kanalı kursam kimler gelir? Yorumlara yazın. Keyifli okumalar diliyorum.


    23.Bölüm

    Genç kadın evin kapısını açıp dışarı çıktığında anın verdiği korku hissi nefesinin hızlanmasını sağlamıştı. Göğsü hızla inip kalkmaya başlamıştı. Ellerinden birini güç almak için kapıya yasladı ve bir müddet bekledi. Boşluğa dalan gözleri Demirin yaralanma anını hafızasından silemiyordu. Boğuştuğu düşünceler, hayatının odak noktası haline gelmiş ve can yakıcı bir yük olmaya başlamıştı.


    Ambulansın siren sesi, kulaklarında yankılandığında kendine gelebildi ve ambulansı çok fazla beklettiğini fark etti. Ambulansın yanına doğru adım atmaya başladığında ayaklarının istemsizce yavaşladığını hissetti. Ayakları yere sağlam basmıyordu ve her an yere düşüp bayılacakmış gibi bir izlenim veriyordu. Görüş açısı bulanıklaşmıştı, bir sis bulutunun ardından görünen görüntüler, bir o kadar net değil, silikti.

    "Bir an önce hastaneye gitmeliyiz. Sizi beklettiğim için üzgünüm. Demirin yarası baya derindi ve hafife alınacak bir yara değildi."

    Genç kadının ambulansın yanına ulaşmadan uzaktan bağırması, kulakları sağır edecek kadar yüksekti. Hızla ambulansın yanına ulaştı, arka kapıya doğru adımaldı ve kapıyı açtı.

    Hemşirenin Demirin yarasını kontrol ettiğini gördü ve sedyenin hemen yanında Ayla Hanımın oturduğunu fark etti.

    Geç kalmışlığın verdiği hüzün, genç kadını bin pişman etmişti. Ambulansın kapısından tutarak içeri girdi ve bulduğu ilk boş yere oturdu.

    Hemşirelerden birinin kendisine seslendiğini hissetti ve dônüp hemşirenin suratına boş gözlerle baktı.

    "Daha hızlı gelemez miydiniz? Sizin yüzünüzden kan kaybından ölebilirdi. Zamanla yarışıyoruz, farkında mısınız?"

    Hemşirenin az önceki sözleri söylerken son derece haklı olduğunu biliyordu. Sanki sessizlik yemini etmiş gibiydi ve konuşursa tüm büyü bozulacaktı.

    Her şey o kadar ani gelişmişti ki, kendisi bile yaşanılan olayların hızına yetişememişti. Yapabileceği tek şey beklemekten ibaretti.

    Kalbi de zihni gibi karmakarışıktı ve ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu. Boşlukta debeleniyor, oradan oraya savruluyordu.

    Ayla Hanımın kendisine seslendiğini duydu ama dönüp bakacak mecali bile yoktu. Genç kadının gözyaşları sicim gibi akıyordu, sildikçe bir yenisi daha ekleniyor ve yanaklarını ıslatarak zeminle buluşuyordu.

    Ayla Hanım, kızının durumunun iyi olmadığının farkındaydı ve kendi çabalarıyla bir şeyler yapmak istiyordu.

    "Elfida, bir bana bakabilir misin? Yaşadığın olayların acısını kendine yüklemeyi bırak. Bazı şeyler yaşanması gerekir ve yaşanır. Demirin yaralanması da senin sorumluluğunda olan bir şey değildi. Kendini daha fazla suçlama."

    " Ne demek, kendini suçlama ya? Ben hayatınıza girmeseydim benim gibi bir sorumluluğunuz da olmayacaktı. Üvey abim son olan olaylardan sonra kesinlikle durmayacak. Onun istediği kişi benim ve gitmek zorundayım."

    Genç kadın, ailesinin hayatını bir kez daha tehlikeye atmak istemiyordu ve kararı son derece kesindi. Kimsenin kendisini kararından döndürmesine izin vermeyecekti.

    Ayla Hanım, kızının yaşadığı olayların acısını kendisine yüklemesine anlam veremiyordu. Yine de elinden yapacak bir şey gelmiyordu.

    "Seni bir kez kaybettim, bir daha kaybetmeyi göze alamam. Duydun mu beni? Evden ayrılmayı aklından çıkar."

    "Gidersem hem sizde normal hayatınıza geri dönersiniz."

    "Kızım şimdi bana bu durumdayken bunları söyletme. Sen hayatımızda yokken benim hayatım çok mu normaldi. 20 yıl boyunca evin içinde her gün ölü bir ruh gibi gezindim."

    Genç kadın, annesinin ruhunun acıyla kaplı oldugunu biliyordu. Söylenen sözlerin arkasını derin bir sessizlik kapladı ve söylenecek diğer sözler kifayetsiz kalacak gibiydi.

    Bir müddet ambulansın penceresinden akıp giden yolu izledi. Sonbaharın yavaş yavaş izini kaybettirip ilkbahara geçiş mevsiminin yarattığı izler gözler önüne seriliydi. Havada mistik bir koku hakimdi ve camdan içeri sızıyordu.

    Tam o sırada ambulansın içini derin bir ses doldurdu ve adeta bir yankı uyandırdı.

    Genç kadın, panik halinde nefes almakta zorlandığı her halinden belli bir vaziyette arkasını döndü. Karşılaştığı manzara hiç iç açıcı değildi ve boğazındaki yumru konuşmasına izin dahi vermiyordu.

    Demirin kalbi oldukça yavaş atıyordu ve durma noktasına gelmişti. Hemşireler elinden geleni yapıyordu fakat yetmiyordu. Bir an önce hastaneye yetişmesi gerekiyordu.

    Genç kadın, bir anda kendisine gelen son cesaret kırıntısıyla hemşireleri kenara ittirdi ve elleriyle kalp masajı yapmaya başladı. Ellerinin titremesini umursamadan, kalbinin yavaş da olsa atması için evrene mesaj yolladı. Ambulansın içinde can atmaya başlayan kalp sesi, herkesin ciğerlerinden derin bir nefes vermesini sağlamıştı.

    "Oh, sonunda kalbi atmaya başladı. Hayata geri döndürdüm anne. Gördün mü?"

    Umut sözcüğü beş harften oluşan bir duyguydu. Ama o an beş harf, bir ömre bedel gibi hissettiriyordu. Kalbinin ufacık da olsa, zayıf sesini duyabildiği her saniye, kendisinde farklı bir etki bırakıyordu.

    Kendi kendine hayıflanmayı da ihmal etmedi.

    " Kedi olalı bir fare tuttun Elfida. Helal sana kızım."

    Genç kadın geriye doğru bir adım atabildi ve yüzü ilk defa mutluluktan güldü. Birini hayata döndürebilmiş olmanın verdiği sevinç elle tutulabilir nitelikteydi. Bakışları annesine döndü ve dudaklarının tebessüm ettiğini gördü.
  • 09-06-2025, 23:53:09
    #2
    Bunları böyle parça parça konu açmak yerine tek bir konu açıp yorum olarak devam edebilirdiniz, diye düşünüyorum
  • 09-06-2025, 23:54:46
    #3
    Birçok satırlarınızı okudum, daha uygun vakitte okumaya devam edeceğim. Çok fazla betimleme içeriyor, betimlemelerde ilgi çekici durum zayıf. Özellikle betimlemeli denemeler yazanlar daha farklı benzetmelerden yola çıkarak ilerlediklerinde okunabilir geliyor bana.
  • 10-06-2025, 00:04:01
    #4
    İçerik Yazarı
    Olabilirsin
  • 10-06-2025, 00:07:38
    #5
    Hepsini okumadım. Ama eleştiri yapayım:

    1. Yazım yanlışları.
    2. Yorucu ve zorlama aksiyon. Tekrar eden hareket betimlemeleri okuyucuyu yoruyor.
    3. Yazarı yoran yoğun betimleme ve duygu durumu tasvirleri.
    4. Ahenk unsuru eksikliği. Bu konuda büyük ünlü uyumu vb. yardımcı olur.
    5. Benzer veya eşanlamlı sözcüklerin sık kullanımı.
    6. Fazla diyalog.

    Sanatlı bir dil kullanılacaksa Ahmet Haşim'in şiirleri, ahenk konusunda Atilla İlhan şiirleri başlangıç için güzel olur.


    Edebi eserler konusunda iki yol var. Ya yoğun duygularla ağdalı ve sanatlı bir dille birlikte kısa eserler ya da kusursuz bir olay-kişi kurgusuyla sade bir dille uzun eserler.

    Yazmaya devam et. Başarılar.
  • 10-06-2025, 01:04:01
    #6
    olursun hocam